büyük bir orduyu kurtaran,küçük bir mıh...topuğuma diken olmuş benim,kollarıma çarmıh...bir mıh ki,
kafası kopmuş çektiği eziyette...
çekip çıkarması,
bir hayli zor!..
bir mıh ki,
paslanmış bir vaziyette...
ne kanser bırakır,
ne tetanoz kor!..
bir mıh ki,
devası yok,
derdi gırla...
bir mıh ki,
hüzün adlı bir belayla uğraştırıyor beni,
özlem denen bir cazgırla!..
bu aralar,hava ısındıkça ısındı!..bu aralar en çok istediğim,ağustosböceği güzel bir hava çalsındı!..yaprak da nazlanmasındı mesela,
kalkıp rüzgârla oynasındı!..
her gün,aklıma geliyorsun periyodik olarak...alın çatımın altından eğilerek geçiyorsun,
kafatasımdan dik olarak...
gelir gelmez,
kuruluyorsun baş köşeye...
ben dünyanın düş'ünü görüyorum,
sen elini sürmüyorsun hiçbir şeye...
oturduğun yerden,
söylenip duruyorsun bana...
sus diyorum,
sus içimdeki çocuğun önünde tartışmayalım,
sus diyorum sana!..
sus payı istiyorsun benden,
cep delik cepken delik...
yükte hafif pahada ağır,
hiçbir eşyam da yok üstelik...
o yana kıvırıyorum,
bu yana kıvırıyorum...
verecek bir şey bulamıyorum,
Allah'ın adını veriyorum!..
öğlen oldu sevgilim,hadi artık uyan!..gece beşik sallamış sanacak,bu saate kadar uyuduğunu duyan...uyan da güneş doğsun,
uyan da camlar ışısın!..
uyan da berivanlar koyun sağsın bebelere,
uyan da karıncalar tane taşısın!..
sen uyanmadan,
güneş doğmaz ki sevgilim!..
sen uyanmadan kızarmaz ki domateslerim,
sen uyanmadan sütlenmez ki gilgilim!..
annemin reçelleri ekşiyecek bak,
komşunun salçası!..
uyan da sırtıma güneş vursun biraz,
uyan da ısınsın şu taş parçası!..
hercai menekşeleri sıkı sıkı tembihlerim,
ev hanımı çiçekleri susuz komam!..
terli terli sigara içmem söz,
şapkasız güneşe çıkmam!..
akşam eve gelince,
bugün ne yaptın dedi annem...
hiç dedim anneciğim,
takıldım biraz...
sabah işe giderken,
trafiğe takıldım mesela...
iş yerinde bulmaca çözerken,
soldan sağa bir soruya takıldım...
müdüre kızıp emeklilik dilekçemi verdim,
bu sefer de emeklilikte yaşa takıldım...
iş çıkışı,
kahveden bir arkadaşa takıldım...
fareli köyün kavalcısına biraz,
komşu köyün delisine takıldım...
Demir Dağı'nın önündeki kurda bir süre,
Kaf Dağı'nın ardındaki kuşa takıldım...
bir ok kirpiğe en son,
bir yay kaşa takıldım...
peki ya,
bu dizlerinin hali ne böyle dedi...
ha o mu dedim,
yolda gelirken bir taşa takıldım...
öpeyim de geçsin dedi,
eğilme belin ağrımasın dedim...
sustu,
susuştuk...
gün doğmadan,
neler doğar diyorlar neler!..
gün doğuyor,
neler doğmuyor neler!..
alayı yalancı bunların,
alayı umut taciri!..
tuzu kurular,
fahişeler,
ibneler!..
boş vakitlerimde işe gidiyorum,dolu vakitlerimde şiir yazıyorum ben...işini yaptığım müdürler,benimle ilintili rapor veriyorlar üstlerine...şiirlerimi okuyan arkadaşlar,
kırmızı kırmızı kalpler koyuyorlar altlarına...
hiçbirini de atmıyorum bu kalplerin,
hepsini de biriktiriyorum kardeşimle ortak kumbaramızda!..
daha şimdiden bini geçti,
laf aramızda!..
kalpler ki her biri bir kolum,
kalpler ki her biri bir bacağım...
yeterli sayıya ulaşırsam şayet,
çıkarıp ihtiyacı olanlara dağıtacağım...
barışa olsun,
aşka olsun...
daha çok yazmalıyım ki diyorum,
daha çok kalbim olsun!..
bu kadar kalbi,
ne mi yapacağım?..
dünyada kalpsiz insan çok be çocuk,
dünyada kalpsiz insan çok!..
ben ne zaman,içimden bir dilek tutsam,içimdeki çocuk iç kanaması geçiriyor...yanlış yerden mi tutuyorum acaba,ellerim mi çok kaba bilmiyorum...
bildiğim,
ben ne zaman,
içimden bir dilek tutsam,
tuttuğum gibi bırakıyorum...
biliyorum bırakmasam kötü olacak,
biliyorum bırakmasam çocuk ölecek!..
Aylan Bebek,Özgecan derken...şimdi de Yavru Eylül'ü gördüm,Ana Haberler'i izlerken...ey elinde mezureyle dolaşan devran,
acı eşiğimi mi sınıyorsun?..
hele o ayakları kesilen yavru köpeğin bakışları yok mu,
ömrüm boyunca unutur muyum sanıyorsun?..
üstümdeki göğü çökertti gördüklerim,
sırtımdaki dağı eritti!..
öf be kıyamet,
bir kopmadın gitti!..
