31 Ağustos 2018 Cuma

CENNETİN KURDELESİ

gözlerin gün boyu,
bakışların öğlen arası...
bir öğlen arası kaç zamandır ki sevgilim,
bir öğlen arasına ne sığar ki en fazla?..
bir fasulye pilakisi belki,
bir çay,
bir sigara bilemedin...
bakışların beş vakit olsun isterdim oysa,
gözlerim gözlerinin kulu ve elçisidir zira...
beş vakit gözlerimi gezdirsem kolundan tutup,
beş vakit varsam huzura!..
ki bir sevgili,
ki bir sevgiliyi,
gece yarısından sonra da mutlak görebilmelidir!..
peki ya,
ellerine ne demeli?
ellerin ki,
henüz tüylenmiş bir kuş yavrusu...
ki mahallenin en kötü çocukları bile,
ki kuş yavrularını avuçlarında sıkmazlar...
ki ben kötü çocuk da sayılmam parmak hesabıyla,
ki düşün ellerini nasıl tutarım!..
göz göze gelsek hep,
el ele gitsek!..
vaktidir
mısır pişirsek örneğin,
yamaçta kenger toplasak,
suda taş sektirsek!..
dolu gözler,
boş eller...
kaç şarkı çeker ki,
kaç sigara içimlik ki,
uzak ihtimaller?..
ah ne içimdeki kurtlarla boğuşsam böyle,
ah ne dışımdaki dünyaya küssem!..
ah yanağından bir makas alsam,
ah cennetin kurdelesini ben kessem!..



Mahmut Turan

28 Ağustos 2018 Salı

GÖR NASIL

hep böyle ilelebet,
hep böyle gidecek değil ya,
hep bu kötü devran!..
bir yerde durur elbet,
az daha sabret sevgilim,
az daha kıvran!..
şartlar yeterince olgunlaşsın hele,
gör nasıl dökülür bir bir umutlar!..
gör nasıl çiçeğimiz açar,
gör nasıl ambarımız dolar,
gör nasıl tavuğumuz yumurtlar!..
gelsin inciler sonra,
gelsin safirler,
gelsin yakutlar!..
gitsin çakallar sonra,
gitsin köpekler,
gitsin kurtlar!..
şartlar yeterince olgunlaşsın hele diyorum,
gör nasıl kavuşuruz biz,
gör nasıl eş dost bizi kutlar!..



Mahmut Turan

27 Ağustos 2018 Pazartesi

AŞKI ARADIM YILLARCA

aşkı aradım durdum yıllarca. 
eskilere gittim, 
aşağılara indim yollarca...
Pandora'nın kutusunu açtım mesela, 
Heredot'un tarih notlarını karıştırdım...
Eros'un okunda gerildim,
Afrodit'in saçlarına saplandım...
asılıp bir Anka kuşunun kanadına,
Kaf Dağı'nın rakımını hesapladım.
yamaçlarına tırmandım,
zirvesinde aradım aşkı...
sonra,
sıcak denizlere indim,
Akdeniz'in güneyinde iz sürdüm.
Mısır'ın piramitlerini kolaçan ettim.
Hiyeroglif bir figürde,
Sümer Yazıları'nda aradım...
okyanusların ötesinde,
Nil'in kıyılarında aradım...
kırk gün kırk gece düğünlerinde,
bin bir gece masallarında...
İpek Yolu' nda,
buğday tarlalarında,
Şam içlerinde,
Bekaa civarlarında aradım...
Afrika'ya uğradım.
kıtlıkta kıranda aradım...
mağarasını bulup girdim,
Şahmaran'da aradım...
bir kulenin ta uçlarında,
Rapunzel'in saçlarında aradım...
Musa'nın asasında,
İsmail'in bıçağında,
İsa'nın çarmıhında aradım...
Fırat ile Dicle arasına baktım.
Mecnun'un Çölüne,
Yusuf'un kuyusuna,
Turan Elleri'ne baktım...
Aslı ile Kerem'e,
Mem'ü ile Zin'e danıştım...
bilsen,
kimden sordum kimden.
Evliya Çelebi'den,
Dede Korkut'tan,
Lokman Hekim'den...
sonra,
Yavuz'a rastladım Sina' da,
topuk selamı verdim,
Yavuz'a da sordum.
koskoca halife bile,
aşkı bilmiyordu.
bilse,
aşkından ölür müydü cariyesi...
vardım gittim Anadolu'ya.
Ege'nin berisinde,
Nesimi'nin derisinde aradım,
Enel Hak'ta...
Hallac'ı inciten gülde aradım...
Karacaoğlan'ın dizesinde,
Yunus'un dergâhında...
Mevlana'nın kapısında,
Pir Sultan'ın idam sehpasında aradım...
aşiyana baktım,
gül bahçesine...
peteğin içerisine,
çiçeğin özüne...
Pamuk Prenses'in cücelerinde aradım,
İstanbul'un gecelerinde...
Ahmed Arif'in Leyla'sında sonra,
Sefai'nin Ayşe'sinde...
dağda,köyde,şehirde aradım.
Oğuz Soyu'nda,
Göktürk Yazıtları'nda,
Asım'ın neslinde aradım...
gömü yerlerinde,
metruk evlerde,
enkaz altlarında aradım...
Berivan'ın bakracında,
bir çobanın kavalında aradım...
helalde aradım,
haramda aradım...
ateşe girdim,
közde aradım...
saza girdim,
sözde aradım...
bir kelebeğin ömründe sonra,
resimde,şarkıda,şiirde aradım...
hem ölüde,
hem diride...
bir isyanda sonra,
bir bildiride...
bir karıncanın azminde aradım.
bir atın hamlesinde,
bir çiğ damlasında...
bir suyun yatağında aradım.
bir dilberin dudağında,
bir bebeğin kundağında aradım...
başakta,tomurcukta,filizde aradım.
çatıda,sandıkta,valizde...
bakmadığım yer kalmadı,
aşkı bulamadım bir türlü...
bir an aklıma geldi,
''aşkın gözü kördür'' demişti bir ihtiyar.
belki de ben,
aşkı,
açık gözlerde aradığım için bulamadım...
ya da,
aslında aşk her yerde vardı da,
ben yoktum ortalarda...
biraz da,
kendimi arasam çok iyi olur bence!..



Mahmut Turan

26 Ağustos 2018 Pazar

BAŞKA PAZARA

bugün pazar diye,
sana kahvaltı için vakit ayırdım...
gelmedin,
bütün vaktimi iki muhabbet kuşu yedi...
parçalayıp parçalayıp yediler,
ufalayıp ufalayıp yediler!..
sen,
ben,
bir de kuşlar...
kuşları boş ver,
sen ve ben!..
beni de boş ver hatta,
sade sen!..
seni boş vermem ama,
beni öldürsen!..
neyse sevgilim,
olan oldu artık...
hem,
kuşların da muhabbeti fena değil...
başka pazara inşallah,
başka pazara!.


Mahmut Turan

24 Ağustos 2018 Cuma

YAŞ PROBLEMLERİ

canımı gevşetip gevşetip,
sıkıyorum son zamanlar...
ne Karadeniz'de gemilerim battı halbuki,
ne karşıki dağda duman var...
anahtar tutmayı becerebilsem,
ne ala!..
ne diş bırakıyorum sıkarken,
ne tırnak!..
ters giden bir şey olsa,
gam yemeyeceğim...
sağlığım yerinde şükür,
çocuklar büyüdü,
işler yolunda...
allem ediyorum,
gullem ediyorum...
canımı sıkacak bir şey bulamıyorum,
yaşımı problem ediyorum...



Mahmut Turan

20 Ağustos 2018 Pazartesi

ÇAĞALA MEVSİMİ

oraları bilmem ama,
burda mevsim çağala...
ikimiz de çok severdik,
gerçi ben hala...
üzerimde çocukluğum şu an,
ceplerim tıka basa çağala...
karşıma hayalin geliyor,
sevdiğimiz oyunu oynuyoruz...
çiçekli bahçemizdeki yumuşak çimlere basıyoruz heyecandan,
annem bize sert bir fırça atıyor arka camdan...
domates sediri humuslu toprakta seyrediyor bizi,
yeşil soğan kilde...
süt mü yoğurt mu diyorsun bana,
süt diyorum emin bir şekilde...
güller bir türkü yakıyor bildiğim her soru için,
çimenler bir ağıt...
gözüme kaçmasından belli,
seninkiler süt çıkıyor hep,
benimkiler yoğurt...



Mahmut Turan

10 Ağustos 2018 Cuma

ONU ÇOK SEVİYORDUM

ben onun kedisinin adını,
köpeğinin aşı tarihini bile bilirdim...
o benim soyadımı,
doğum günümü bile bilmezdi...
ben mi çok bilgiliydim,
o mu çok bilgisizdi bilmiyorum...
bildiğim,
onun için çok kafa yordum...
daha iyi bildiğim,
onu kendimden çok önemsiyordum...
mesela,
ben dün akşam ne yedim bilmem ama...
o iki sene önce,
doğum gününde ne giymişti iyi bilirim...
gülüşlerini ara ara hatırlarım halen,
gözlerini muntazaman...
yani,
gerçekten kahrolsun şu di'li geçmiş zaman!..


Mahmut Turan