21 Ağustos 2021 Cumartesi

BEN AĞRIYI BİR DAĞ İSMİ BİLİRDİM

ben ağrıyı,
yalnızca bir dağ ismi bilirdim,
memleketin uzak doğu bir yerinde...
büyük bir yer şekli olarak tasavvur ederdim,
gelişimini henüz tamamlayamamış zihnimde...
kocaman kaya parçaları sonra,
büssürü kar üzerinde...
ağrının yalnızca bir dağ ismi olmadığını,
sen şurama dokununca anladım...
Türkçe zengin olunca,
çeşit çeşit ağrılar satın almış meğer,
alıp alıp katmış envanterine...
hecelemeden okumayı o zaman söktüm tam olarak,
eksiltili cümlelerimi o zaman tamamladım...
sonra gecemi gündüzüme katıp,
bütün türlerini öğrendim ağrının...
şimdi bana sorsalar,
zor ağrıları cümle içinde kullanabilirim rahatlıkla...
bayağı bayağı ilerletmişim değil mi Türkçe'mi,
biraz fazla mı ileri gitmişim ne?..

ne var ne yok diyorsun bir de,
ne yok ki sevdiğim?..
içimi kemiren kırk kurt var,
boğazımı tıkayan kırk düğüm!..
şevkim kırk yerinden kırılmış,
cesaretim kırk!..
yanaklarım yosun tutmuş durumda,
kalbimdeki kırıklar yer yapmış kendine!..
iman tahtamda onluk çivi izleri var,
gözlerim sis ferlerini yakmış!..
bilançosunu çıkaramayacağım kadar derine inmiş yaralarım,
kaygılarımın haddi hesabı yok!..
üzüncümün soy ağacı boy verir habire,
sevincimin esamesi bile okunmaz!...
hiçbir işim yolunda gitmez nicedir,
iner ben kendim iterim!..
içgelininden halliceyim belki,
fakat içgüveyinden beterim!..
yorgunluk var,
bıkkınlık var!..
biraz ateşim mesela,
çok uykum var!..
şu gördüğün yağmurların benle hiçbir ilgisi olmasa da,
şu duyduğun şimşekler benim beynimde çakar!..
neyse sevdiğim,
benim ağzım bir açıldı mı bir daha kapanmaz!..
ben kalkıp bir çay koyayım en iyisi,
sen de otur durumdan vazife çıkar!..

Mahmut Turan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder